“Türkçülük Fikrinin Manifestosu”

“Türkçülük Fikrinin Manifestosu”

HABER TARİHİ: 10 Temmuz 2023
140 Kişi okudu

 

YUSUF AKÇURA’NIN ÜÇ TARZ-I SİYASET ADLI MAKALESİNİ ANLAMAK[1]

     Üç Tarz-ı Siyaset, Yusuf Akçura’nın Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük fikirlerinin olumlu ve olumsuz yanlarının gösterildiği ve Türkçülük fikrini sistemli olarak ortaya koyduğu üç bölüm halinde yayımlanan makalesidir. Makaleyi 1904 yıllında yazarak Kahire’de çıkan Türk Gazetesi’nde yayımlatmıştır.

Akçura, Osmanlı İmparatorluğu’nda tartışılmakta olan üç fikri akımları Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülüğü ele alarak çeşitli yönleriyle incelemiştir. Osmanlıcılığın artık gerçekleştirilemeyecek bir siyaset olduğuna değinen Akçura, İslamcılığın da çeşitli zorluklarla karşılaşacağını öngörmüş ve uygulanması en muhtemel politika olarak Türkçülüğe vurgu yapmıştır. Osmanlıcılık, İslamcılık hususunda kesin bir yargıya varmasa da makalede vurgu Türkçülük üzerinedir.

 “Türk milliyetçiğinin manifestosu” olarak niteleyebileceğimiz “Üç Tarz-ı Siyaset” adlı eseriyle Türk milliyetçiliğine katkı sağlayan Yusuf Akçura Türk milliyetçiliğinin en önemli kuramcılarındandır. Türk milliyetçiliği ideolojisini Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk kez ortaya koyan kişi Yusuf Akçura olmuştur. Akçura’nın Türk milliyetçiliği anlayışının özünde, bütün Türklerin bağımsızlığının yanı sıra, Türk’ün egemen olduğu, milli devlet esasına dayalı, laik bir devlet düzeninin kurulması fikri de bulunur. Ayrıca Akçura, bütün Türkler arasında kültür odaklı bir birlikteliği savunur. Akçura bir fikir adamı olduğu kadar aynı zamanda da aksiyon adamıdır. Zira Türk milliyetçilerinin örgütlenme aşamasında aktif rol alarak, fikirlerini de eylemlerine yansıtmaya çalışmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasını, Türk milliyetçiliğinin bir başarısı olarak gören Akçura, yeni Türk devletine hedef olarak, siyasi bağımsızlığın yanı sıra ekonomik bağımsızlığı ve çağdaş bir yaşam tarzını göstermiştir.

            Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset’teki düşünceleri ve daha sonra bu doğrultudaki yazdıkları onu “pantürkist” ve “pantürkizmin babası” olarak tanıtmıştır. Akçura’da, milliyetçilik fikrinin gelişmesi Fransa’daki eğitim yılları sürecinde oluşmuştur. Milliyetçilik fikrinin en canlı yaşatıldığı yer olan Fransa’da, Batı’daki farklı milliyetçilik anlayışlarını kavramış, Fransız, Alman ve İtalyan milliyetçiliklerinin sentezini yaparak, kendi milliyetçilik anlayışını ortaya koymuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun kurtuluşunu Türkçülük siyasetinde gören Akçura, Osmanlıcılığı savunanları eleştirerek bu akımın İmparatorluk içinde birliği sağlayamayacağını dile getirmiştir. Milliyetçilik akımının bu oranda güçlendiği dönemde, Osmanlı İmparatorluğu’nun, Müslüman olmayanları bir arada tutmaya çalışmasının boş bir çaba olacağını dile getiren Akçura, çözüm önerisi olarak Müslüman olmayan milletlere otonomi yani özerklik verilmesini savunmuştur.

Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset’te etnik ırk kavramına karşılık olarak siyasal olarak millet kavramını kullanmıştır. Yine de makalede kullanılan millet kavramından ne anladığı çok açık değildir. Buna rağmen eserde ırk kavramına oranla siyasi birliktelik olarak millet kavramının kullanıldığını söyleyebiliriz. Zaten Üç Tarz-ı Siyaset makalesinden sonraki yazılarında ırk kavramının siyasal karşılığı olarak Türklük sözcüğünü kullandığını görürüz. Biz bu ayrıma çok kolay bir biçimde varamasak da Akçura güçlü bir fikir adamı olmanın bir gereği olarak ele aldığı kavramları etraflıca kavramıştır. Bu sebeple makalede inandığını söyleyen bir mütefekkir duruşu sezilmektedir.

            Osmanlıcılık 19. Yüzyılda Osmanlı’nın varlığını ve birliğini devam ettirebilmek için bazı aydınlarımızın ve devlet adamlarımızın ortaya koydukları bir fikir hareketidir. Bu hareket Osmanlı İmparatorluğu’nun kurtuluşunu, imparatorluk sınırları içinde yaşayan, hangi soydan, hangi dinden olursa olsun, herkesi kaynaştıracak bir “Osmanlı Ulusu” yaratmakta görüyordu. Bu Osmanlı ulusu içinde Türk, Rum, Ermeni, Yahudi, Arnavut, Arap, Bulgar, her soydan topluluk eriyecek, “Osmanlı” olacaktır. Bu ulusun içinde herkes eşit, aynı haklara sahip, ayrıcalığı olmayan Osmanlı yurttaşı olacaktı.

Yusuf Akçura, Osmanlıcılık ideolojisinin tekrar dirilmemek üzere geçerliliğini kaybettiğini savunmakta, eksikleri ve imkânsızlıkları olan bu ideolojinin artık geçersiz, atıl bir hâle geldiğine ve artık iflas ettiğine sıklıkla vurgu yapmaktadır. Osmanlı halklarının tarihi, fiziksel bir tarihti ruhsal bir birliktelik söz konusu değildi. Ne şimdi ne de gelecekte bu toplulukları bağlayacak olan ortak bir ülkü de yoktu ve olamazdı. Fakat bunlardan başka ne Türkler ne Müslümanlar ne de Türk ve Müslüman olmayan halklar, bir Osmanlı milleti içinde eriyip yok olmayı istemiyorlardı. Beraber ve birlikte yaşama isteği olmayınca, Osmanlı milliyeti oluşturmak veya Osmanlıcılık siyaseti izlemek de boş bir hayaldi. Öte yandan dönemi için İslamcılık tartışması çökmekte olan imparatorluğun, yeniden toplumsal-siyasal kimlik inşa etme gayretlerinin bir uzantısıydı.  O dönemde meydana gelen tartışmalar çerçevesinde, İslamcılık fikrinden ilk söz edenlerden biri de Yusuf Akçura olmuştur. Akçura, Osmanlıcılık akımının Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılın ikinci yarısındaki dağılışını önleyememesi üzerine İslamcılık akımının ortaya çıktığını söyler. Ona göre; İslamcılık siyasetinin uygulanmaya başlanmasıyla, Osmanlı Devleti, Tanzimat’ın ilanından beri terk etmeye çalıştığı “din devleti” şekline tekrar dönmekteydi. Akçura, bütün toplumsal görüşleri ve düşüncelerinde olduğu gibi İslamiyet’i de milliyetçi bakış açısıyla değerlendirmiştir. Dini, milletin oluşumu için bir birleştirme unsuru olarak değerlendirmiştir. Akçura, Osmanlı’nın bir devlet politikası olarak İslamcılık fikrini benimsemesine şiddetle karşı çıkmış, bu politikanın Osmanlı için eskimiş bir politika olduğunu vurgulamıştır. O, milliyetçilik anlayışının gelişmesinin İslamiyet’i daha da yücelteceğini savunmuştur.

 

19. yüzyıldan itibaren Kırım’da Kazan’da ve Azerbaycan’da; Batı liberalizmi, Rus romantizmi ve Osmanlı Devleti’ndeki Batılılaşma hareketlerinden etkilenen yaygın bir Türk aydın hareketi vardı. Bu aydınlar önce Türkçülüğü, daha sonra da Panislavizme tepki olarak geliştirdikleri Pantürkizmi savunuyorlardı. Pantürkist fikirler, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu ve Ali Hüseyinzade gibi Rusya’dan gelen göçmen Türk aydınları aracılığıyla Türkiye’deki Türkler arasında da yayıldı. Akçura, tarihi ve toplumsal konular üzerine yazdığı yazılarında asıl gayesi olan Türklüğü, Türk milliyetçiliğini önemle vurgulamıştır. Üç Tarz-ı Siyaset bu yazıların en önemlilerindendir, sözünü ettiğimiz gibi Türkçülük fikrinin bir manifestosu mahiyetindedir.

Akçura’ya göre, Pantürkçü birlik esas olarak 19. yüzyılın başlangıcında Osmanlı Devleti’nin Avrupa güçleri karşısındaki konumundan ve son dönemindeki etnik bileşiminden kaynaklanan siyasal/tarihsel bir zorunluluktu. Yani o dönemin Pantürkizm anlayışı, günümüzdeki anlamıyla bir Türk birliği ya da diğer anlamıyla Turancılık anlayışını ifade etmekten ötede, Osmanlı’nın Avrupa karşısındaki durumunu ortaya koymayı amaçlayan ve tarihsel koşulların bir ürünü olarak karşımıza çıkan kavramın anlamıdır. Bu dönemde Türkçülük anlayışının fikri alanda tartışılmaya başlandığını görmekteyiz. Söz konusu olan zaman dilimi, Osmanlı’nın son dönemlerine işaret etmektedir. İşte bu dönemde Türkçülük akımı yeni, canlı bir güç olarak karşımıza çıkmaktadır. 19. yüzyılın başından itibaren imparatorlukları sarsan, yapılarını çatırdatan, giderek onları parçalayan bu yeni güce Akçura, ‘tohum- ı milliyet’ adını verir. Türkçülük, Türk milletini yükseltmek demektir. Türklük şuuru, onun hayatında önemli bir yere sahiptir. Türk milliyetçiliğinin teorisyeni olmaktan çok onun stratejisini çizen kişidir. Tarih sahnesinde Türkçülük fikri çok daha eski bir arka plana sahip olmasına rağmen sistematik bir biçimde şimdiye kadar incelenmemiştir. Üç Tarz-ı Siyaset makalesini bir manifesto olarak görmemizin temel nedeni de budur.

    Eser yazıldığı dönemde tartışılan ve devletin kurtuluşu için çare görülen üç fikir hareketini olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirmiştir. Yusuf Akçura’nın Osmanlıcılık       hareketine yazımızda yer verdiğimiz hususlardan dolayı sıcak bakmadığını gayesinin İslam kültüründen filizlenen ama siyasallaşmış İslam’dan ayrışan muasır bir Türklüğü vücuda getirmek olduğunu söyleyebiliriz.

 

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                       Yazan: Semih DİRİ


[1]  Bu çalışmada; Fuat Uçar, Üç Tarz-ı Siyaset, Türkçülüğün Manifestosu, “Osmanlıcılık-İslamcılık-Türkçülük”, Ankara: 2008, Fark Yayınları, kitabı esas alınmıştır.



ÜYE GİRİŞİ



Google Analytics Kodunu buraya koyun